Ses Bozukluklarına Güncel Bakış

Ses bozuklukları, temel olarak, sesin kalitesinde kalıcı bir bozulma ile karakterizedir. Yaygın olarak, sesin bozulmuş hali kısıklık (rahatsız edici, olağan farklı ses) şeklinde ortaya çıkar. Ancak ses bozuklukları, yalnızca kısıklıkla değil, aynı zamanda sınırlı laringeal verimlilik, ses dayanıklılığı eksikliği ve larenks bölgesinde rahatsızlık hissi ile de tanımlanır. Bu rahatsızlık hissine örnek olarak boğazda yumru hissi (globus hissi) ve kuruluk verilebilir. Ses bozuklukları, bireyin sesle iletişim kurma yetisini kısıtlar ve dolayısıyla sosyal etkileşimlerini de olumsuz yönde etkiler.

Ses bozukluklarının tanımı, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Uluslararası İşlevsellik, Yeti Yitimi ve Sağlık Sınıflandırması (ICF) ile uyumlu olmalıdır. Sağlık, çok boyutlu bir kavram olup yalnızca hastalık veya sakatlığın yokluğu değil, aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik hali olarak tanımlanır. Bu nedenle, ses problemleri her zaman bir bozukluk olarak değerlendirilmez; en azından kısmen, ICF şemasındaki “yaşam alanı etki alanları” olarak tanımlanan etkinlik ve katılım çerçevesinde ele alınır.

Geleneksel olarak, ses bozukluklarının sistematik sınıflandırması iki ana gruba ayrılır: Organik bozukluklar ve fonksiyonel bozukluklar.

Organik ses bozuklukları, ses üretim sisteminin belirli bir bölgesinde yapısal bir lezyon bulunan bozukluklardır.

Fonksiyonel ses bozuklukları ise larenkste herhangi bir yapısal veya nörolojik patoloji olmaksızın ortaya çıkan bozukluklardır.

Ancak, organik ve fonksiyonel bozukluklar arasındaki sınırlar her zaman net değildir. Örneğin, organik ses problemleri sıklıkla ikincil fonksiyonel ses bozuklukları ile ilişkilidir ve tam tersi de geçerlidir; fonksiyonel ses bozuklukları, zamanla ikincil organik lezyonlara yol açabilir.

Özellikle fonksiyonel ses bozukluklarının tanımı ve alt sınıflandırması uzun zamandır tartışma konusu olmuştur. Geleneksel sınıflandırma ile ilgili bazı sorunlar bulunmaktadır; özellikle merkezi sinir sisteminin ses üretimindeki rolü göz önüne alındığında, bu sınıflandırma yetersiz kalabilmektedir. Fonksiyonel ses bozukluklarının sıklıkla kısmen psikojenik olduğu varsayılmıştır. Ancak psikojenik nedenlerin, yalnızca fiziksel bulguların yokluğuna dayanarak değil, kanıta dayalı klinik verilerle belirlenmesi gerekmektedir. Diğer bazı uzmanlar ise fonksiyonel bozuklukları bireyin sesi yanlış kullanmasından kaynaklanan bozukluklar olarak değerlendirmektedir.

Bu sınıflandırmanın sınırlamalarından dolayı, ses bozukluklarını kategorize etmek için çeşitli alternatif yaklaşımlar geliştirilmiştir. Titze, ses bozukluklarını, biyomekanik laringeal osilatörün çevresel, sistemik veya travmatik koşullara verdiği yanıtlar olarak sınıflandırmayı önermektedir. Hacki ise fonksiyonel disfoninin yerine düzenleme bozukluğu disfonisi (malregulatif disfonia) kavramını içeren etiyolojik temelli bir sınıflandırma önermektedir.

Ayrıca, normal ve bozulmuş ses arasındaki sınırların kesin çizgilerle belirlenemeyeceği ve bu sınırların kültürel çevreye bağlı olarak değişebileceği vurgulanmalıdır. Özellikle profesyonel ses kullanıcıları için, sesin sert ya da pürüzlü olması bazen istenen bir etki olabilirken, bazen de ciddi bir ses bozukluğu olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda, WHO’nun sağlık tanımıyla uyumlu olarak, ses kısıklığı olan bir profesyonel ses kullanıcısı kendini iyi hissediyorsa, bu durum her zaman hastalık olarak nitelendirilemez.

İyilik halindeki eksikliğin yanı sıra, hastalık ayrıca işlevsellikte ve performansta yetersizlik ve ihtiyaç hissi ile tanımlanır. Eğer bu unsurlar baskın hale gelirse, durum klinik açıdan önemli hale gelir ve tedavi gerekliliği gündeme gelir. Anormal ses üretiminin sınırı, ses aparatının kendi kendini tahrip etme noktasına ulaşması olarak belirlenmelidir. Yani, fono-travmatik lezyonlar gibi kalıcı işlev kaybına yol açacak durumlar dikkate alınmalıdır.

Bununla birlikte, toplumda bozulmuş sesleri kabul etme konusunda giderek daha toleranslı bir eğilim gözlemlenmektedir. Ancak, klinisyenler bu eğilimleri göz ardı etmeden, temiz ve net bir sesin, boğuk ve sert bir sese göre daha güvenilir işlevsellik sağladığını unutmamalıdır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

ses-fizigi

Ses Fiziği

Ses, canlıların işitme organları tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir. Bir maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur. Fiziksel boyutta ses; katı, sıvı veya gaz ortamlarda

ses-teli-felci

Ses Teli Felci

Ses teli felci, ses teli dokusunu oluşturan kaslara uyarı göndermesi gereken sinirin çalışmaması nedeniyle oluşan ses teli hareket kısıtlılığına verilen isimdir. Her insanda iki ad

iki-tarafli-ses-teli-felci

İki Taraflı Ses Teli Felci

İki taraflı ses teli felci tanımının ne olduğunu anlayabilmemiz için önce ses tellerinin nasıl çalıştığına göz atmalıyız. Her insanda ses çıkarmaktan ve hava yolunu korumaktan sorumlu iki adet se

RANDEVU TALEBİ

* Lütfen form alanlarını giriniz, bilgileriniz gizli tutulmaktadır.